19 Haziran 2011 Pazar

RTE

Demokrasi kelime anlamı olarak Yunanca iki sözcüğün birleşiminden oluşmuştur; demos, yani halk ve kratos yani güç. Demokrasi, halkın gücü demektir ve ilk bakışta gerçekten zararsız ve en uygun yönetim biçimiymiş gibi görünür.

Psikolojik olarak insanların lider olarak gördükleri insanlar şu şekilde sınıflandırılabilir:

1) Lider olarak görülen kişi, takipçilerde olmayan özellikleri taşıyandır,

2) Lider, takipçilerin ortalamasını yansıtan kişidir. Yani diğer bir deyişle, takipçi kendisine benzeyeni kendisini yönetmesi için ‘seçer’

İlk durumdaki lider genelde demokrasi ile işbaşına gelmez. Farklı şekillerde yönetimi ele geçirmiş ve çoğunluğun sahip olduğu kültürden (kültürden kasıt, toplumda baskın olan sosyal yaşam ile ilgili köklü düşünceler) farklı bir kültüre sahip olan kişidir. Bunlar, istedikleri yere gelebilmek için farklı stratejiler geliştirmişlerdir ve bazen zorla veya takva ile lider konumuna geçmişlerdir. Bu liderlerin devamlılığı iş başına geldikten sonraki popüler hareketler içinde olup olmamalarına bağlı olarak değişir.

İkinci durum ise insan psiklojisi tarafından bakıldığında en olası olandır. İnsanlar psikolojik olarak sosyal yaşantılarında kendi düşüncesinde olanla bağ kurarlar. Farklı düşünceler veya yaşayış biçimlerine saygı büyük bir yalandır ve bu erdemi gösteren insan sayısı gerçekten azdır. Kendin gibi olanla bir arada olma toplum tarafından da o kadar kabul görmüştür ki, farklı düşüncelerde (yaşayış biçimlerinde vs.) olan iki insanın yakınlığı diğerlerini hayrete düşürür. Buna bağlı olarak demokratik yönetimlerde insanlar adaylar arasından kendine kültür olarak en benzer olanı seçer. Öncesinde topluma yapılan hizmetler seçmenin seçilmesinde yan faktörlerdir. Buradan yola çıkarak Türkiye örneğine gelirsek RTE’nin seçilmesi ve seçilecek olması, Türkiye’deki yaygın kültür, erdem ve ahlak ve etik anlayışı değişmedikçe hiçbir farklılık göstermeyecektir. Erkekler aynaya baktığında bir RTE, kadınlarda yanlarında bir RTE ve türevi bulunmasını istedikçe Türkiye’nin geleceği bu kültür ve bunların elçileri tarafından şekillendirilecektir.

‘Ya nasıl bu adama oy verilir o kadar çaldı çarptı’ veya ‘Her iki kişiden biri X partili’ yorumlarının ve sorularının cevapları gayet açıktır. ‘Bu adama’ oy verilir çünkü halk ‘bu adam’ gibidir. Bu halkın kadınları ‘bu adam’ gibi bir eş ister. İzmir mitinginde yaptığım gözlemlerden biri de mitinge katılan çoğunluğun kadın (veya kız bilemem orasını) olması ve her onay isteyen sorularda bu kadınların coşkuyla bağırmasıydı. Ergen kızların aşık oldukları ünlü şarkıcıya konserinde eşlik etmesi gibi bu kadınlar da onay isteyen adaya büyük bir aşk ve sevgiyle cevap veriyorlardı. VE sanıldığının aksine bu kadınlar hiç de türbanlı değillerdi. Gayet ‘modern’ giyinimle kadın veya kızlar sevgilerini ve desteklerini gösteriyorlardı. Bu, gerçekten üzerinde durulması ve sorgulanması gereken bir konudur.

Peki ne yapmalı? Türkiye’deki bu ne olduğu belirsiz islam, pers, bizans kültürlerinin etkisinde kalmış ve bunların (islam haricinde) en kötü taraflarını almış kültür ve gelenek anlayışına karşı mantıkla çeliştiği her alanda savaşılmalı ve taviz verilmemelidir. Çünkü RTE gibi bir erkek olmak ve RTE gibi bir koca istendikçe bu ülke herzaman RTE’lere oy verecektir.